Sera No : 04
Hermione, Ön kapıdan dolanarak, birbiri ardına dizilmiş Seraların bulunduğu araziye doğru koşarak ilerledi. Koyu, küflü gri bulutların kuşattığı gökyüzü, bir sağnağın habercisi şeklinde giderek koyulaşıyor ve iç içe geçiyordu.Hermione yolu yarıladığı sırada, çiselemeye başlayan dolu ile karışık kar yağışı, giderek hızını arttırmaya başlamıştı. Seralara uzanan taşlık yol, yavaş yavaş nemlenmeye başlamıştı, yere çarpan dolu tanelerinin çıkardığı çıtırtılar giderek toklaşıyordu.Hermione cübbesinin kukaletasını kafasına geçirdi ve yoluna devam. Sıkça yerleştirilmiş seraların yolları giderek çamurlaşıyordu, yüzeysel olarak taşla kaplanmış arazi,toprağın yumuşamasıyla giderek içine doğru göçüyordu. Rugan ayakkabılarına bulaşan çamuru umursamadan ilerlemeye koyuldu.
Hermione birkaç Seranın çevrelediği göbeğe geldiğinde, yoğun sisten tam olarak kestiremediği ders serasını arıyordu. Hafifçe gözlerini kısarak etrafına bakındı, dolu yağışının hızlanmasıyla birlikte sabırsız bir şekilde kapısı açık olan seralardan birisine girdi. Birkaç gün öncesinden üzerinde kalan kırgınlık henüz yeni geçmekteyken, tekrar bir sağnağa tutulması sağlığı için hiç iyi olmamıştı. Çamurlu ayaklarıyla seranın kapısından içeri girmesiyle, oturaklara doğru ağır ağır ilerledi. Bu sırada kafasını geriye etti, elini burnuna doğru kapatarak gözlerini kapattı Haapçhiiuuuuvvv! sesi bütün odada yankılandı. Ah.. Harika! Tekrar hasta oldum.. diye mırıldandı. Bu sırada arkasını döndü ve seranın cam, plastik bir folyo ile kaplı olan kapısını kındırdı. Profesör? diye seslendi karanlığa doğru. Seranın sonlarına doğru artan karanlık, gündüz vakti olmasına rağmen örtülü bir görüntü yaratıyordu. İçeride kimse olmadığını sezimleyen Bethénia, mermer tezgahın kenarına dizilmiş taburelerden birisine biraz soluklanmak üzere oturdu.
Çantasını tezgahın üzerine koyduktan sonra etrafına kafasını kaldırıp çatıya baktı. Saydam olan cam yüzey üzerinden yağan dolu gayet net görünüyordu. Ucu giderek sivrilen doluların yüzeye çarparak çıkardığı ses gerçekten ürkütücüydü. Yüksekten yağan küçük iğneleri andıran dolu yağışının azalmasını bekleyene kadar buradaydı anlaşılan. Keten kaplamalı tahta taburenin üzerinde oturan Hermione tekrar kafasını arkaya attı ve Haapşiuuuuvvvh!, şiddetli bir hapşurmanın ardından öne doğru ilen kafasını bir müddet kaldırmadı. Yüzünü buruşturan Hermione gerçekten bulunduğu konumdan memnun değildi, normalde Bitkileri ve Seraları severdi, ama bu şekilde sonlanan talihsiz bir maceranın serada bitmesi gerçekten ironi yaratıyordu. Kafasını kaldırdıktan sonra karşıdaki ahşap tezgahın üzerinde duran saksılara battı. Farklı türdeki bitkiler ve çiçekler yağıştan ürkmüşçesine soluk duruyorlardı. Güneşini onların elinden alan bulutlara isyan edercesine tepkisizlerdi. En sağ köşedeki taş saksının içerisine ekilmiş olan ağaçımsı bitki türevi. Nefes alırcasına bir şişip bir iniyordu, arada bir yapraklarını sağa sola sallayarak uyuduğunu belli ediyordu. Bethénia bu görüntüden biraz ürkmüştü, dev dikenli yeşil yaprakları ile homurdanarak hareketsiz bir şekilde öyle duruyordu köşede.
Bu sırada sağ köşede bir ışık hüzmesinin belirdiğini fark etti, ürkmüş bir ifade ile kafasını o yöne doğru çevirdi. Bu ışık 5 Numaralı seradan geliyordu, bu birisinin oraya gittiğini gösteriyordu ki bu profesörden başkası olamazdı. Çünkü buraya girmeden önce bakındığında 5 Numaralı seranın kapısı kapalıydı, zorlamış fakat kilitli olduğunu anlayınca bırakmıştı. Tezgahın üzerinden çantasını kaptığı gibi omuzuna taktı ve kalın astarlı kitabı tekrar kafasının üzerinde doğrultarak seradan dışarı çıktı. Seranın atmosferinin giderek garip ve ürkünç bir hava almasından rahatsız olmuştu zaten, bu ışığı görmesi gerçekten çok iyi olmuştu. Kapıdan çıkan Hermione, 5 Numaralı seraya giden yol üzerinde ilerlerken sisin içinde kayboldu.
Sera No : 5
Seranın kapısının önüne vardığında sağ elini alnının hizasına kaldırarak perdeledi ve içeriye baktı. İçeride duran ve geniş astarlı eldivenler ile bitkilerle ilgilenen kumral kadını gördü. sağ elini kapıya koydu ve hafifçe iterek kapıyı araladı. Kapının çıkardığı tiz ses ile irkilen Profesörün kendisine baktığını gördü Hermione, başını hafifçe öne eğerek üslubuna uygun bir şekilde profesörü selamladı. Bu simanın yeni biri olmasına pek şaşırmamıştı, Sonra sessiz bir şekilde mermer tezgahın kenarına dizilmiş taburelerden birisine oturdu.
Birkaç öğrencinin daha serayı bulmayı başarıp içeri girmesiyle birlikte, Profesör işini bitirmişçesine eldivenlerini çıkardı ve tezgahın kenarına bıraktı. Kumral saçlarını savurarak öğrencilere doğru döndü ve ellerini tezgaha dayandırarak hafifçe öne doğru eğildi, ardından konuşmaya başladı.
Profesörün kendini tanıttıktan sonra soluklandı ve sözlerine devam etti. Profesör Gressiuva'nın tavırlarında tuhaf bir heyecan gizliydi, bu yeni olan her insana bahşedilen genel bir duyguydu. Bu yüzden durumunu önemsemeden dersi dinlemeye devam etti. BitkiBilim dersini seçtiği dersler arasında 2. sıraya yerleştirmiş olupta dersin bir müddet işlenmemesi gerçekten trajik bir durumdu. Sevdiği bir ders olması itibariyle dersin tekrar aktif hale gelmesi Bethénia'yı mutlu etmişti. Seraya gelmeden önce bu konuda tasalanmış ve serayı yine boş bulmaktan korkmuştu fakat, bu sefer geldiğine değmişti. Profesörün gelmeyeceğini düşünerek birçok öğrencinin gelmemiş olması şaşırtıcı bir durum değildi.
Profesörün ana konuya giriş yapmasıyla birlikte, çantasından birkaç parşömen çıkarmıştı Bethénia, yağış sebebiyle nemlenmiş parşömenlere sinirli bir ifade ile baktı, onları çantasına geri koyarak daha önceki BitkiBilim dersinde kullanmış olupta kitabın arasına koyduğu kuru not kağıdının boş olan arkasını kullanmaya karar verdi. Bozbaykuş tüy kalemini mürekkebe buladı ve yazmaya başladı. Yağış sebebiyle saçları nemlenmiş ve birbirine yapışmıştı, kafasını ağır hisseden Hermione, her iki dakikaya bir kronik olarak saçlarına elini sokarak onları dağıtıyordu. Dersle ilgili notlar almaya devam ederkenadamotunun diğer adları üzerinde duraksadı ve bir müddet düşündü, ardından profesörü dinlemeye devam etti.
Giriş kısmını tamamlayan profesör, bu sırada arkasına döndü, tezgahta duran kaba kesimli, pamuk dolgulu astarlı bahçe eldivenlerini tekrar taktı. Üzerinde saksıların yer aldığı ahşap tezgah üzerinden, meşe oymalı ve kil destekli bir saksı tuttu. Ellerinin arasında kavradığı saksıyı öğrencilerin oturduğu tezgahın ortasına getirerek yavaşça üzerine bıraktı. Tuhaf, beyaza kaçan yeşil çiçeklere sahip olan bu çiçek, etrafa keskin bir koku yayıyordu. Elini hafifçe burnuna götürerek rahatsız olmuş bir şekilde yüzünü buruşturdu. Burun çevresinde ve kanallarında hafif bir yanma hissi yaratıyordu bu koku. Profesörün eldivenlerini çıkarıp sözüne devam etmesiyle birlikte, eliyle bitkiyi gösterek bu bitkinin Adamotuı olduğunu söyledi." İlginç, Adamotunun arıtılmış aroma çayı hiçte böyle kokmuyordu. "diye mırıldandı kendi kendine. Sonra düşündü de, hiçbirşey ilk oluştuğu haliyle kalmıyor, insanlar bile.
Konuyu tamamlamasıyla birlikte profesör saksıyı kaldırıp tekrar ait olduğu yere koydu. Sonra sınıfa dönerek serbest bıraktığını ifade eden bir el hareketi yaptı. Ödev ile ilgili beyanı ise tanıtım kağıdıydı bunu not kağıdının köşesine yazdı. Ders bir hayli keyifli geçmişti, zaten bitkileri her gördüğünde aklına evde, penceresinin önündeki saksıda dikili rengarenk zambakları gelirdi, genelde kavuniçi, beyaz ve ebruli renklerindeydiler. Her bahar aylarında pencereden içeri süzülen mayhoş zambak kokusuna uyanmak kadar güzel birşey yoktu, ama o zambakları önemli kılan en önemli özellikleri, oraya babası tarafından ekilmiş olmalarıydı. Geçmişe dair anıları anımasak Hermione'yı biraz üzmüştü, ağır ağır eşyalarını özenle çantasına yerleştirdi ve sırtına takarak seranın kapısına doğru yöneldi. Kapıdan çıktıktan sonra birak adım atmasıyla birlikte, gözden kayboldu.
+30 mükemmel rp Dediğimiz İşte Bu..İlk Rp yapan öğrenci Olduğun İçin Fazladan +5 Puan binana gitti..Yani puanın +35